TASARRUFUN İPTALİ DAVASI

img

TASARRUFUN İPTALİ DAVASI

2019-04-10

Tasarrufun iptali davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun m.277 vd. da yer alan kesin ya da geçici aciz vesikasına sahip alacaklının borçlunun yaptığı tasarrufi işlemin iptalini istediği davaya denir. Tasarrufun iptali davası İİK’nun m.97/sondan 2.fıkrası gereği icra mahkemesinde karşı dava olarak da açılabilir.

Tasarrufun iptali davası şöyle özetlenebilir; alacaklı vadesi gelen alacağını tahsil edebilmek için borçluya dava açabileceği gibi haciz yoluyla takibe de geçebilir. Eğer borçlunun borcu kapatacak ölçüde malvarlığı yoksa alacaklı kanunda öngörülen şartların varlığı halinde borçlunun tasarrufi işlemlerinin iptalini talep edebilir. Başka bir ifadeyle tasarrufun iptali davası, alacaklının alacağını tahsil etmek maksadıyla borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin iptalini sağlayarak tasarrufa konu malın ya da malların sattırılarak elde edilen meblağdan alacağın tahsil edilmesidir.

Tasarrufun iptali davası malın aynında değişiklik yapmaz. Başka bir ifadeyle tasarrufun iptali davası ile malın mülkiyeti el değiştirmez. İptal davası ile alacaklı davaya konu malın sattırarak alacağını tahsil eder. Bu bakımdan tasarrufun iptali davası ayni değil şahsi nitelikte bir davadır.

Aynı şekilde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) gereği açılan tasarrufun iptali davası da şahsi nitelik taşımaz. Başka bir ifadeyle bu davalarda da malın mülkiyetinde değişiklik meydana gelmez.

Borçlunun İptale Tabi Tasarrufları

Tasarrufun iptali davası kapsamında borçlunun bütün tasarrufları değil kanunda belirtilen şartlar dâhilindeki tasarrufları iptal edilebilir. Bu kapsamda borçlunun üçüncü kişiler ile yaptığı malvarlığını aktifini azaltıcı nitelikteki tasarrufi işlemlerin iptali talep edebilir. Bu açıdan borçlunun yaptığı borçlandırıcı işlemlerin iptali talep edilemez.

Muvazaa ile İptal Kavramı Arasındaki Fark

Tasarrufun iptali davası ile malın aynında bir değişiklik meydana gelmez. Tasarrufun iptali davası geçerli bir hukuki işleme karşı açılır. Hâlbuki muvazaalı işlemler hukuken sakat işlemlerdir. Muvazaalı işlemlerde mal borçlunun malvarlığından hiç çıkmaz. Bu kapsamda örneğin muvazaa sebebiyle bir taşınmaz hakkında dava açılmışsa muvazaanın varlığının sübuta ermesi ile taşınmaz hiç devredilmemiş gibi borçlunun malvarlığında yer alırken tasarrufun iptali davasında iptal kararı verilmesi malın mülkiyetini değiştirmez. İptal kararı, davacı alacaklının taşınmazı sattırıp alacağını elde edilen bedelden almasına imkân verir. Eğer alacaktan fazla bir meblağ elde edilirse artan kısım üçüncü kişiye iade edilir. Üçüncü kişi bu zararının tazminini malı devraldığı kişiden talep edebilir.

İptal Davasında Borcun Doğduğu Tarihin Önemi

Yargıtay muhtelif içtihatlarında tasarrufi işlemin borcun doğum tarihinden sonraki bir tarihte yapılmış olması gerektiğini ifade etmiştir. Bu göre tasarrufi işlem yapıldıktan sonra borç doğmuş ise iptal davası reddedilir. Bu kapsamda tasarrufun iptal edilebilmesi için tasarrufi işlemin yapıldığı tarihte borç mevcut olmalıdır.

Uygulamada tasarrufun iptali davaları kapsamında banka alacağının kredi sözleşmesinin imza edildiği tarihte doğduğu kabul edilmektedir.

Tasarrufun İptali Davasının Şartları

Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için bazı şartların varlığı gerekir. Bu şartlar borçlu hakkında iflasın açılmış olup olmamasına göre değişiklik gösterir.

Borçlu Hakkında İflas Açılmamış İse

Borçlu hakkında iflas açılmamış ise tasarrufun iptali davasını kesin veya geçici aciz vesikasına sahip alacaklı açar.

Haciz edilen malların takdir edilen kıymetleri toplamı alacak bedelinden az ise haciz tutanağının geçici aciz vesikası yerine geçeceği kanunda ifade edilmiştir. (İİK m.102/f.son, m.105/2, m.277/1)

Kesin ya da geçici aciz vesikası olması tasarrufun iptali davası için dava şartıdır. Aynı şekilde tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için davacının alacağı kesinleşmiş olmalıdır. Bu kapsamda borçlu ödeme emrine itiraz etmemiş olmalı ya da itiraz edilmişse de bu itiraz itirazın kaldırılması ya da itirazın iptali davaları ile kaldırılmış ya da iptal edilmiş olmalıdır.

Alacaklının başka bir icra takibi sebebiyle borçlu hakkında aldığı aciz vesikasının iptal davasına imkân vereceği Yargıtay’ın 09.11.1976 tarihli bir kararında ortaya konmuştur.

Ayrıca belirtilmelidir ki, alacaklının sahip olduğu rehin açığı belgesi aciz vesikası sayılmadığından iptal davası açma hakkı vermez.

Alacaklı aciz vesikasını karar kesinleşene kadar ki tüm süreçte alabilir. Usul ekonomisi gereği Yargıtay karar kesinleşene kadar aciz vesikasının alınmasının mümkün olduğuna karar vermiştir.

Aciz vesikasına sahip alacaklının iptal davasında borçlu ve üçüncü kişi birlikte hasım gösterilir. Bu davalar bakımından borçlu ve üçüncü kişi zorunlu dava arkadaşıdır.

Borçlu Hakkında İflas Açılmış İse

Borçlu hakkında iflas karar verilmiş ise, tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için aciz vesikası aranmaz.

İflasın açılmış olması halinde tasarrufun iptali davasını kural olarak iflas idaresi açar. Ancak iflas idaresi, takip edilmesinde fayda görmediği davaların takibi için, bu davaları takip etmek isteyen alacaklıya dava takip yetkisi verebilir. Bu kapsamda 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 245 ve 255/f.son maddelerine göre iflas alacaklısı da tasarrufun iptali davası açabilir.

İflas idaresinin ya da dava takip yetkisi verilen iflas alacaklısının açacağı iptal davasında sadece üçüncü kişi hasım gösterilir. O halde bu dava bakımından borçlu davaya taraf değildir.

Tasarrufun İptali Davasında İyi Niyetin Etkisi

İyi niyet, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un 3.maddesinde ifade edilmiş kanunda açıkça ifade olunan hallerde hak kazanmaya imkân veren adi bir karinedir. İyi niyetin aksinin ispatı mümkündür.

Tasarrufun iptali davası bakımından iyi niyet kavramı önem arz eder. Borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan tasarruflarda üçüncü kişinin iyiniyetli olması yani tasarrufun iptale tabi olduğunu bilmemesi ya da bilebilecek durumda olmaması tasarrufun iptal edilmesinde önem arz etmez. Başka bir ifadeyle üçüncü kişinin iyi niyeti iptal davasının sonucunu etkilemez. Ancak borçlunun işlem yaptığı üçüncü kişi bu malı bir başkasına (dördüncü kişiye) devrederse burada iyi niyet önem arz eder ve iptal davasının sonucunu etkiler.

Bu kapsamda borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan tasarrufun kısa aralıklarla olması, fahiş bir fiyat farkının olması tasarrufun iptali için yeterli bir sebep oluşturur. Ancak dördüncü kişi malı devralırken iyiniyetli ise malın mülkiyetini kazanır. Bu durumda davacı alacaklının tasarrufun kısa aralıklarla yapılmış olmasını ya da fahiş fiyat farkı olmasını ispatı yeterli gelmez. Bu halde alacaklı tasarrufun iptalini sağlamak için dördüncü kişinin kötü niyetli olduğunu ispat etmekle yükümlüdür.

Dördüncü kişinin tasarrufun sonradan iptale tabi olduğunu öğrenmesi yani sonradan kötü niyetli olması önem arz etmez. Esas olan devir anındaki iyi niyettir.

Ayrıca malın ne kadarlık bir bedelle devredildiği önem arz etmez. Esas olan mahkemece atanan bilirkişi tarafından tespit edilen devir tarihindeki rayiç bedelidir.

Dördüncü kişi iyiniyetli olduğu içinde ona başvurulamıyorsa bu halde alacaklı, devredilen malların bedeli için üçüncü kişiye başvurabilir. Üçüncü kişi, borçtan, malların dördüncü kişiye devri tarihindeki rayiç değeri ölçüsünde aciz vesikasında belirtilen meblağ üzerinden sorumludur.

Cebri satışlar tasarrufun iptali davasına konu olamaz.

İptal Sebepleri

İptal sebepleri İİK m.278,279,280 maddelerinde ifade edilmiştir. Bunlar;

İİK m.278’de Sayılan İptal Sebepleri

İcra İflas Kanunu’nun 278.maddesine göre mutat hediyeler istisna olmak üzere kanunda ifade olunan zaman dilimi içinde yapılan bütün bağışlamalar ve karşılıksız tasarruflar batıl sayılır. Bu kapsamda mutat hediyelerden olan düğün, nişan gereği takılan takılara ilişkin işlemin iptali istenemez.

Kanunda ayrıca belirli kişiler arasında yapılan işlemler kendiliğinden batıl sayılır. Bu kapsamda karı koca ile altsoy ve üstsoy arasında yapılan işlemler, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları arasındaki işlemler, evlat edinen ile evlatlık arasındaki işlemler ivazlı yani bir karşılık gereği dahi olsa iptale tabidir.

Aynı şekilde sözleşme ile borçlunun aldığı şeye değerine oranla verdiği şeyin değerinin çok yüksek olması durumunda da tasarruf iptale tabidir. Yargıtay uygulamasına göre tapuda satış bedeli olarak gösterilen bedel ile taşınmazın gerçek değer arasında bir misli veya daha fazla fark varsa fahiş farkın varlığı kabul edilir ve bu tasarruf iptale tabi olur. Mahkeme burada tapu kaydının iptali ile taşınmazın borçlu adına tesciline karar veremez.

İİK m.279’da Sayılan İptal Sebepleri

-Borçlunun teminat göstermeyi önceden taahhüt ettiği durumlar istisna olmak üzere mevcut bir borç için verilen rehinler,

-Para ya da alışılagelmiş ödeme araçları dışında bir ödeme aracıyla yapılan ödemeler,

-Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler,

-Kişisel hakların güçlendirilmesi için tapuya verilen şerhler,

İİK m.279 kapsamında sayılan bu sebeplere dayanarak tasarruf işleminin iptali aciz halinin oluştuğu ya da iflasın açılmasından itibaren geriye doğru 1 senelik süre içinde talep edilebilir.

Kendisine borçlu tarafından ödeme yapılan üçüncü kişi, borçlunun durumunu bilmediğini ispat ederse iptal davası reddedilir. (İİK m.279/f.son)

İİK m.280’de Sayılan İptal Sebepleri

Borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tasarrufi işlemler, üçüncü kişinin bu durumu bildiği ya da bilmesi gerektiği durumda iptal edilebilir.

Tasarrufi işlemin yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz ya da iflas yoluyla takibe geçilmiş olmalıdır.

Alacaklı, üçüncü kişinin bu durumu bildiğini ya da bilmesi gerektiğini ispatla yükümlüdür. Ancak kanun üçüncü kişinin borçlunun eşi, altsoyu, üstsoyu ve üçüncü dereceye kadar kan ya da kayın hısımı olması halinde bu durumu bildiklerini kabul etmiştir. (m.280/f.2)

Aynı şekilde bir ticari işletmeyi ya da bir işyerindeki ticari emtianın tamamını ya da önemli bir kısmını devralan bakımından da aynı karine uygulanır. (m.280/f.son) Bu durumlar bakımından kanun bir karine getirdiğinden alacaklı üçüncü kişinin durumu bildiğini ya da bilmesi gerektiğini ispatla yükümlü olmaz.

Tasarrufun Yapıldığı Zaman Dilimi

Borçlunun bütün tasarrufları değil sadece belirli bir zaman dilimindeki tasarrufları iptale tabidir. Bu kapsamda borçlu hakkında iflasın açılmış olup olmaması farklı sonuç doğurur.

Bu kapsamda borçlu hakkında iflas açılmamış ise, borçlunun haczedilecek malının bulunmaması sebebiyle aciz halinin tespitinden itibaren geriye doğru 2 yıl içindeki tasarrufları iptale tabidir.

Borçlu hakkında iflas açılmış ise, iflasın açılmasında itibaren geriye doğru 2 yıl içindeki tasarrufları iptale tabidir.

İİK m.284’e göre iptal davası tasarrufi işlemin yapılmasından itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmalıdır.

Yetkili ve Görevli Mahkeme

Tasarrufun iptali davası bakımından kesin yetkili bir mahkeme kanunda belirtilmemiştir. Bu halde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (m.6-7) yer alan genel yetki kuralları uygulama alanı bulur.

Tasarrufun iptali davasında basit yargılama usulü uygulanır. Bu dava acele işlerden olduğundan adli tatilde de dava görülmeye devam eder. Dava kapsamında birden fazla davalı varsa dava, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.

Tasarrufun iptali davası kapsamında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. İptal davası çok istisnai bir durumda icra hukuk mahkemesinde görülebilir. Buna göre, üçüncü kişi mahcuz mala istihkak davası açmış ise davalı alacaklı karşı dava olarak iptal davasını açabilir. Ayrıca ticari işlerde davalar asliye ticaret mahkemesinde görülür.

© 2022 Özgü Hukuk Bürosu - Blog