FİKRİ VE SİNAİ HAKLAR ÜZERİNE

img

FİKRİ VE SİNAİ HAKLAR ÜZERİNE

2019-03-04

Sınai haklar; sanayi, ticaret ve endüstride kullanılmak üzere, fikri çaba sonucu ortaya çıkarılan ürünler üzerindeki haklardır. Marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunması, sınai haklar olarak karşımıza çıkar. Ürünün ve hizmet yaratılmasına sebep olan fikirler korunmadığı sürece, kişilerin yaratıcı güçleri körelecek, yeni ürün ve hizmet geliştirmede isteksiz olabileceklerdir. Bu nedenle, sınai hakların da bir hak olarak görülerek korunması gerekmektedir.

Bir proje fikrine yatırım yapmadan önce fikrin hayata geçirilmesinin hukuken mümkün olup olmadığı mutlaka kontrol edilmelidir. Hukuka uygunluğu teyit edilen proje fikri hayata geçerken, projenin uzun vadede herkesin kullanılabileceği veya takdir gören bir proje olabileceği, suistimallere uğrayabileceği öngörüsüyle hareket edilerek, proje değerinin hukuki olarak korunması için gerekli tescil başvurularının, projeye uygun olarak yapılması gerekmektedir.

Dijital devrimle birlikte, reklam ve pazarlama araçlarının da değişmesi, sahanın yeni oyuncularının tanınırlıklarının sağlanmasındaki uzun yolu kısaltmıştır. Ancak, bu yolda projesini en iyi şekilde hukuki korumaya alan oyuncular, proje değerlerini koruyabilmekte bunun yanında projelerine katma değer sağlayabilmektedir.

10 Ocak 2017 tarihli 29944 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunması ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlamayı amaçlayan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na göre; “Marka bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüsün mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla, kişi adları dahil, sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere, her türlü işaretten oluşabilir.” Şeklinde tanımlamıştır. Kanunda net bir şekilde ifade edildiği üzere yatırımcı kendi faaliyet konusu ile ilgili olarak markasını tescil ettirebilmekte ve tescil ettirdiği haklara dayanarak tecavüzlerin önlenmesini talep edebilmektedir.

Sınai Mülkiyet Kanunu’nda, sadece “Marka” kavramıyla yetinilmemiş diğer fikri ve sinai haklar ile ilgili olarak düzenlemeler yapılmıştır. Örneğin; “Tasarım; ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür.” şeklinde tanımlanmıştır. Mimari işlerde hizmet verecek olan bir yatırımcı öncelikle kendi oluşturduğu bir markayı tescil ettirmeli, ardından tasarladığı projeyi, tasarım tescili kapsamında ayrıca tescil ettirmelidir. Böylelikle kendi markasına ve tasarımına karşı gerçekleştirebilecek tecavüzleri hukuki yollara başvurarak önleyebilmekte ve tazminat talep edebilmektedir. Bunun yanında tescilli tasarımının haklarını sözleşmeler akdetmek suretiyle üçüncü kişilere devredebilmektedir.

Fikri ve Sinai Hakların Korunması, yatırımcılar için oldukça önemlidir. Başka bir açıdan bakıldığında da tescilli olan ve hukuki olarak korunan bir markanın değeri, tescilli olmayan bir markaya göre yüksek olacaktır. Tescilli haklar, özellikle şirket devralmalarında ilk gündeme gelen konuların başını çekmektedir. Örneğin; dünya genelinde bilinirlik kazanmış bir şirketin hisselerinin tescilli marka haklarıyla beraber başka bir şirkete devri sürecinde; markanın, ürün ve hizmetlerinin tescilli hakları, sözleşme konusu olmakta ve anlaşma bedellerinin tespitinde, bu haklar bir değer olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yerleşim yeri olan veya sınai ya da ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler, Paris Sözleşmesi veya 15/4/1994 tarihli Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dâhilinde başvuru hakkına sahip kişiler, karşılıklılık ilkesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki kişilere sınai mülkiyet hakkı koruması sağlayan devletlerin uyruğundaki kişiler, Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvurarak, Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında korumadan yararlanabilmektedir.

© 2022 Özgü Hukuk Bürosu - Blog